top of page
Yazarın fotoğrafıMehmet Öner

Herkesin dilindeki “Yüksek Katma Değerli Ürün” ne demektir? Nasıl üretilir?

Güncelleme tarihi: 2 Haz 2019


Mehmet Öner

Maliye Bakanlığı Eski Baş Hesap Uzmanı

Yeminli Mali Müşavir

moner@monerymm.com


Herkesin dilinde ama şöyle tam anlayacağımız gibi anlatan, tanımlayan yok yüksek katma değerli ürünü. Öyle olunca da konuşuyoruz konuşuyoruz ortada yüksek katma değerli ürün yok.

Kibar bir terim olarak kullandığımız "yüksek katma değerli ürün", herkesin anlayacağı ve kafasında şekilleneceği dille söylersek, 100 liraya üretilip 1.000 liraya satılan ürün demektir.

Ekonomi biliminin derinliklerinde dolaşmadan kısaca budur yüksek katma değerli ürün.

Tabi bu kadar basit değil bu kavramı açıklamak. 990 liraya üretilip 1.000 liraya satılan ürün yüksek katma değerli ürün değil midir?

Eğer 990 liralık maliyetin içerisinde dünya ücret seviyesinin kat be kat üzerinde maaş ödediğiniz işçi, mühendis, ar-ge personeliniz için ödenen ücretler varsa, firmanız için yüksek katma değerli olmasa da memleketiniz için yüksek katma değerlidir bu ürün. Almanya ve diğer AB ülkelerinin euroya geçişten ve Çin rekabetinden önceki dönemdeki üretim yapısı buna benzemekteydi. Yüksek çalışan maaşları sebebiyle refah seviyesi yüksek bir toplum, firmalara kalan tatmin edici kar seviyesi vardı bu ülkelerde.

Dünya hammadde fiyatları ile maliyetini oluşturduğunuz ve ucuz işçiliğe rağmen 990 liralık maliyete ürettiğiniz ürünü 1.000 liraya satıyorsanız, yukardakinin tersine, yüksek katma değerli değildir bu ürün. Şirketler açısından yukarıdaki örnekteki malla aynı maliyet ve karla satılmasına rağmen, bu satışın ne firma için ne memleket için yüksek katma değerli olmamasının sebebi, aslında ucuz işçilikle işlenmiş “dünya fiyatlarından hammadde satışı” olmasıdır bu tür bir satışın. Türkiye’nin durumu budur maalesef. Ölmeyecek kadar ücret, dünya fiyatlarından hammadde satış fiyatına yakın bitmiş ürün satışı.

Şirket olarak 100 liraya ürettiğinizi 1.000 liraya satabiliyorsanız mükemmel bir iş yapıyorsunuz demektir. Amerikan teknoloji firmalarının satışları buna benzemektedir. Şirketiniz açısından yüksek katma değerli ürünü bulmuş ve kar maksimizasyonunu sağlamışsınız anlamına gelir.

Peki ezberlendiği üzere yükte hafif pahada ağır ürünler her zaman katma değerli ürünler midir?

Ezberlediğimiz yaklaşımın aksine her zaman değil. Birçok bilgisayar parçası yükte hafif ve tüketici için pahalı görünmesine, kilo fiyatı olarak Türk ihraç ürünlerine göre pahalı olmasına rağmen karlı olmadıkları için, yüksek katma değerli olmadıkları için, sıradan ürün haline gelmiştir. Birçok dünya firması bu alandan çekilmiş, ürünler sıradan düşük karlı ürünlere dönüşmüştür. Diğer taraftan petrol yükte hafif bir ürün olmamasına rağmen son birkaç yıla kadar pahada ağır bir ürün olarak üreticisi ülkelere yüksek katma değer bıraktı.

Ağırlığı ne kadar olursa olsun çok da önemi yok aslında. Bunu bırakalım lojistik firmaları düşünsün. Mesele firmaya veya ülkeye kar, ücret gibi kalan değer toplamıdır aslında. Asıl sorgulanması gereken satış fiyatından geriye kalan para çalışan üreten kesime veya firmaya kar olarak kalıyor mu?

  • Üretip sattığınız mala karşı talep insanların gelir düzeyi yükseldikçe artıyorsa,

  • Hatta gelir düzeyleri aynı kalsa bile sizin mala karşı talep artıyorsa,

  • Fiyatı yüksek de olsa talep çok da etkilenmiyorsa,

  • Fiziki üretim maliyeti 100 iken 1.000 liraya satılıp 900 lira çalışanlara kişi başına dünyadaki emsallerinin kat be kat üzerinde ücret olarak ödeniyor veya firmaya kar olarak kalıyorsa,

  • Ve de en kritiği her isteyen sizin ürünü veya benzerini kolay kolay üretemiyorsa,

İşte o ürün yüksek katma değerli üründür. Sizin de artık İntel’in ürettiği mikroişlemci gibi, Apple’ın ürettiği IPhone gibi, Almanya’nın ürettiği Volkswagen araçlar gibi yüksek katma değerli bir ürününüz var demektir. Orta vadede kendinizi güvende hissedebilirsiniz. Uzun vadeyi ise ayrıca değerlendirmek gerekir.

Bu şartlardan en önemlisi her isteyenin sizin ürünü veya benzerini üretememesidir. Yüksek katma değerli, çok karlı ürünleri dünyanın her yerinde tüm firmalar üretmenin peşinde. İntel’in mikro işlemcileri gibi, Apple’ın IPhone’u, Volkswagen araçları gibi ürünleri firmalar elinden gelse ertesi gün üretip bu kazançlı piyasaya sunar. Ama yapamıyorlar. Bir günde yapılabilecek bir iş değil bu. Uzun yıllar zaman harcanmış, milyar dolar para harcanmış teknoloji geliştirme çabalarının sonucu bu ürünler. Ar-Ge yatırımları ve çabaları bu ürünleri ve firmaları yüksek katma değerli hale getirmiş. “Bal bal diyerek ağız tatlanmıyor” deyişine uygun bir biçimde bal yapmak için arı gibi çalışılmış, kaynak ve zaman harcanmış.

2014 yılında Volkswagen grubunun Ar-Ge için harcadığı para 13.5 milyar dolar ve tutar olarak dünya birincisi. İntel’in aynı yıl Ar-Ge için harcadığı para 10.6 milyar dolar ve tutar olarak dünya üçüncüsü. Apple’ın 2014 yılı Ar-Ge harcaması da yaklaşık 4.5 milyar dolar.

Bu firmalar serbest ticaret dünyasında, kendi ürünlerini diğer firmaların üretememesi ve endüstrilerine girememesi için, Ar-Ge çalışmaları ile Porter’ın meşhur analizindeki endüstriye giriş bariyerini “teknolojik bariyer” olarak oluşturuyorlar. Her yıl da ürünlerini Ar-Ge harcamaları ile bir adım öteye taşıyarak, katma değerli ürünlerinin sıradan ürün haline gelmesini engelliyor, yüksek katma değerlerine kimseyi dokundurtmuyorlar. İşin sırrı burda, Ar-ge’de.

Sonuç olarak tüm firmaların ve ülkemizin hayalini süsleyen yüksek katma değerli ürünleri üretmek ve eğer bunu başarabilirsek sonrasında yerimizi koruyabilmek için Araştırma-Geliştirme faaliyetleri ile herkesin üretemediği, tüketicinin almaya hazır olduğu ve fiyatını bizim belirlediğimiz ürünleri tespit edip, geliştirip, üretmemiz gerekiyor.

Bir Ar-Ge çalışmasının başlangıcı, paten alınması, seri üretime geçilmesi sürecinin ortalama 3 ila 5 yıl sürdüğünü düşünürsek, acele etmemiz, hem de çok acele etmemiz gerekiyor. Zaman çabuk geçiyor; genç Cumhuriyetimiz kurulalı nerdeyse 100 yıl olmuş.


Comments


bottom of page